1163 SAYILI KOOPERATİFLER KANUNU

Teleferik ve benzeri ulaşım hatları, her türlü köprü, metro ve benzeri raylı taşıma sistemleri yapılmasında kamu yararı bulunduğu hususunda tereddüt bulunmadığından bu tür yatırımların yapılması amacıyla mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır. Ancak bu amaçla yapılan müdahalenin Anayasa’nın 13. Maddesinde düzenlenen ilkelere uygun olması gerekmektedir. Buna göre mülkiyet hakkına yönelik sınırlamalar, demokratik toplum gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz. Ölçülülük ilkesi, amaç ve araç arasında hakkaniyete uygun bir dengenin bulunması gereğini ifade eder. İtiraz yoluyla iptal istemine konu edilen 406. Maddesi ise, PTT yönetimince yerine getirilecek ve kuşkusuz birer kamu hizmeti olan telgraf ve telefon tesisatı için mülkiyet hakkına müdahale yetkisi karşılığında rayiç bedel ödenmesi ya da malikle uzlaşma yöntemine başvurulması olanağını içermemektedir. Kamu yararına dayalı kamu hizmeti, tek yanlı bir devlet gücüyle karşılanır durumdadır.

Bu nevi bir işlemde ise konsorsiyum tarafından kazanılan ihale konusu işte yerli firmanın % 55, yabancı firmanın ise % 45 hissesi olduğunu kabul ettiğimizde yerli firmaya, işin toplamından bu hissesine isabet eden tutarda faaliyetin değerini ihtiva eden belge verilmektedir. İşlemin karşı tarafının ayrıca harç muafiyeti olmaması durumunda sözü edilen işlem tarafının imzasına tekabül eden harcın alınacağı tabiidir. Mezkur maddede serbest bölgeler sınırları dahilinde vergi, resim ve harç mevzuatlarının uygulanmayacağı ve dolayısıyla bu bölgeler içindeki faaliyetler sebebiyle vergi, resim ve harç mükellefiyetinin söz konusu olmayacağı belirtilmiştir. Ticaret şirketleri dışındaki gerçek ve tüzel kişi tacirlerin kuruluş veya ilk işe başlamalarında tasdik ettirecekleri ticari defterlere ilişkin açılış onaylarında noterlerce ticaret sicili tasdiknamesi aranmasına gerek bulunmamaktadır. Dolayısıyla taşınmaz sahibinden izin alınmaksızın gerçekleştirilip -davalı kurumun iyi niyetine bağlı olmaksızın- yaklaşık sekiz yıl süren söz konusu el atma nedeniyle meydana gelen zararların giderilmesi zorunlu olmasına rağmen başvurucunun tazminata müstahak görülmemesi etkili başvuru hakkının ihlali sonucunu doğurmaktadır. Telgraf ve telefon tesisatı yapımı, hiç kuşkusuz bir “kamu hizmeti” gereksinimini karşılamayı amaçlar. “Kamu hizmeti”nin varlığı ise, bir “Kamu yararı”nın varlığına kanıttır. Bu nedenle de, bir kamu yönetimi olan PTT yönetiminin, üstlendiği kamu hizmetini, yani telgraf ve telefon tesisatını yapma ereğine ulaşabilmesi için, itiraz yoluyla iptal istemine konu edilen 406 sayılı Yasa’nın 14. Maddesine dayanarak bireylerin ya da özel hukuk tüzel kişilerinin arazilerinin içine, binalarının ya da tesislerinin dışına müdahale yetkisi vardır.

  • Davanın esası başvurucunun taşınmazdan faydalanamamasından kaynaklanan zararın belirlenmesi olmasına rağmen bilirkişilerce taşınmazın değerinin ve ecrimisil bedelinin hesaplandığı belirtilerek bilirkişilerin ecrimisil hesaplamasına ilişkin tespit ve değerlendirilmelerine itibar edilmediği açıklanmıştır.
  • Davacı vekilinin ecrimisil yönünden temyiz itirazlarına gelince; Kablonun davalı Kurumca taşınmazdan geçirildiği tarihte yürürlükte bulunan 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun 12 ve 14.
  • Maddelerine göre davalı Türk Telekom’un arazi ve yolların kullanımına engel olmayacak şekilde kablo geçirme hakkı mevcuttur.
  • Mahkemece başvurucunun talebinin söz konusu müdahale sebebiyle taşınmazdan faydalanamaması nedeniyle zararının olduğu kabul edilmiştir.

Maddesine aykırılık oluşturduğu ileri sürülmüştür. Davacılar vekili; müvekkillerinin müştereken maliki bulundukları arsa vasıflı 4 adet taşınmaza davalı kurumun kablo geçirmek suretiyle el attığını ileri sürerek; dava tarihinden itibaren geriye doğru beş yıllık dönem için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 5.000 TL ecrimisilin el atma tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir. Davacı, taşınmazına direk dikilmek suretiyle gerçekleşen müdahale nedeniyle gerçekleşen ecrimisil alacağının tahsili amacıyla başlattığı icra takibine davalının haksız yere itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Özel kanunlarına dayanılarak gerçek ve özel hukuk tüzelkişileri adına yapılacak kamulaştırmalarda da, bu Kanun hükümleri uygulanır. Başvuru; taşınmazdan fiber optik kablo geçirilmesi nedeniyle oluşan zararlarının karşılanmaması nedeniyle etkili başvuru hakkının, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkparibahis. Maddesinde ölen bir komanditerin yerine mirasçıları geçer hükmü bulunmaktadır. İlgili düzenlemeler ve Yargıtay içtihatlarına göre başvuru konusu davanın taşınmazın altından kablo geçirilmesi sebebiyle kullanım durumunda bir kısıtlılık meydana gelip gelmediğinin tespit edilmesi ve varsa zararın hesaplanarak tazminata hükmedilmesi yönünden etkili bir yol olduğu hususunda tereddüt yoktur. “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.” Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Bu nedenlerle itiraz konusu maddenin Anayasa’nın 46. Bu nedenlerle inceleme konusu düzenleme Anayasa’nın 35. Dava, ecrimisil alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davalı Kurum tarafından dikilen direğin davacı tarafından dava konusu taşınmazın kullanımına engel teşkil etmediği ve bu doğrultuda davacının herhangi bir zararının bulunmadığı gerekçesiyle ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. “Hükümet, eşhasın tahtı tasarrufundaki arazinin dahilinde ve emlâk ve müessesatın haricînde telgraf ve telefon tesisatı inşasına salâhiyettardır. Ancak yapılacak tesisat işbu arazi, emlâk ve müessesatın istimal ve istifadesini haleldar etmemesi lâzımdır.” Ecrimisil tazminatının başkasının taşınmazını haksız olarak kullanmış olan kötü niyetli kimsenin, o taşınmazı haksız olarak elinde tutmasından doğan zararı ve elde ettiği veya etmeyi ihmal eylediği semereleri ödemekle yükümlü olduğu açıklanarak davalının müdahalesinin 406 sayılı Kanun’a dayandığı vurgulanmıştır. El atılan taşınmazın 827,36 m²lik kısmının net gelir yöntemine göre dört yıllık ecrimisil bedeli 1.398,24 TL olarak hesaplanmıştır.

Devlet Su İşleri Genel  harçlardan, bu Kanunda belirtilen görevleri kapsamında düzenlenen kağıtlar sebebiyle damga vergisinden ve tapu ve kadastro işlemlerinden kaynaklanan döner sermaye hizmet bedellerinden muaftır. 1- Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinden damga vergisi alınması söz konusu olmayacaktır. Anayasa Mahkemesince incelenecek ikinci mesele ise teorik düzeyde etkili olduğu tespit edilen bu yolun başvurucunun davasında fiilen işleyip işlemediği, diğer bir ifadeyle pratikte başarı şansı sunup sunmadığıdır. Mahkemece başvurucunun talebinin söz konusu müdahale sebebiyle taşınmazdan faydalanamaması nedeniyle zararının olduğu kabul edilmiştir. Öte yandan bilirkişilerce taşınmazın değerinin ve ecrimisil bedelinin hesaplandığı oysa ecrimisil tazminatının ancak haksız ve kötü niyetli zilyede karşı ileri sürülebileceği vurgulanmıştır. Buna göre davalı şirketin haksız ve kötü niyetli olmadığı zira başvuru konusu müdahalesinin 406 sayılı Kanun’a dayandığı ifade edilmiştir. Maddeleri uyarınca davalı şirketin, mülkiyet hakkını kısıtlamamak, istifadeyi engellememek ve zarar vermemek kaydıyla telefon ve telgraf nakillerine ilişkin kablo döşeyebilme yetkisi bulunduğu belirtilerek ecrimisil yönünden de ret kararı verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dava konusu üçüncü cümlede ise taşınmaz sahiplerine bu işlemler nedeniyle kamulaştırma, tazminat ve benzeri nam altında herhangi bir ücret ödenmeyeceği ifade edilmiştir.

Söz konusu el atılan taşınmazda şekil bozuklukları ve olumsuzluklar meydan geldiği, toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik yapısının bozulduğu, toprak altüst olduğu için toprağın en verimli üst horizon yapısının bozulduğu ve belirli ürünlerin yetişmesine sınırlama getirildiği vurgulanarak taşınmaza fiilen zarar verildiği açıklanmıştır. Taşınmazın sürülerek taşınmaza arpa ekildiği ancak taşınmazın el atılan kısmının sürülmediği ve el atılan kısımda tarımsal faaliyet yapılmasının mümkün olmadığı ifade edilmiştir.

Bu itibarla, ilgide kayıtlı yazınız ekinde alınan “Üyelik Taahhütnamesi”, “Devir Belgesi” ve “Noter Onaylı Taahhütname” başlıklı kağıtların, 492 sayılı Harçlar Kanununun 42 nci maddesinde sayılan menkul ve gayrimenkul mallar hakkında alım, satım, taahhüt ve rehinle ilgili mukavele, senet ve kağıt olmadığı anlaşılmıştır. Bu kağıtlarda belli bir değerin yer alması halinde bu değer üzerinden 492 sayılı Kanuna bağlı (2) sayılı tarifenin I-1 inci maddesi gereğince nispi harca; belli bir değerin yer almaması halinde ise, aynı tarifenin II-1 inci maddesi gereğince maktu harca tabi tutulması gerekmektedir. Gelir İdaresi Başkanlığı görüşünde, söz konusu kağıtların belli parayı ihtiva etmesi durumunda nispi harç ve damga vergisine tabi tutulması gerektiği bildirilmiş olmakla birlikte, görüşte ödenmesi öngörülen giriş aidatı ve yıllık aidatın bu kağıtlarda yazılı belli para olup olmadığı hususuna değinilmemiştir. Merkezi yurtdışında bulunan bir bankanın Türkiye’de şubesinin açılacağı ve şubesinin sermayesinin miktarı beyan edilmektedir. Bu amaçla düzenlenen kağıdın herhangi bir taahhüdü içermediği anlaşılmaktadır. Bu itibarla, söz konusu belgenin beyanname olarak mütalaa .edilmesi ve 492 sayılı Kanuna bağlı (2) sayılı tarifenin II/1 pozisyonu gereğince maktu harca tabi tutulması gerekmektedir. 2- Ön izin sözleşmesinin 4 üncü maddesinde belirtildiği şekilde ön izin süresinin bilahare uzatılması durumunda, süre uzatımına ilişkin bir kağıt düzenlenmesi ya da sözleşmeye şerh konulması halinde, sözleşme değişikliğine ilişkin bu kağıdın veya şerhin ayrıca damga vergisi ve harca tabi tutulması gerekmektedir. İş yeri kira sözleşmelerinde, stopajın kiracıya ait olduğunun açıkça belirtildiği durumlarda, kira bedelinin brüt tutarının hesabedilerek bulunacak değer üzerinden nispi damga vergisi ve harç tahsilatı yapılması gerektiği anlaşılmaktadır. Öte yandan, 6306 sayılı Kanunla, Kanun kapsamında yer alan hak sahibi maliklerle yapılacak işlemlere yönelik istisna öngörülmektedir.

O halde burada, evrensel boyutlarda ve kutsal nitelik taşıyan bir “temel hak” ile, vazgeçilmezliği kuşku götürmeyen, ağırlıklı önemi, gerekliliği ve çağdaş özelliği yadsınamayacak “toplum yararı”nın bağdaştırılması sözkonusudur. Davanın esası başvurucunun taşınmazdan faydalanamamasından kaynaklanan zararın belirlenmesi olmasına rağmen bilirkişilerce taşınmazın değerinin ve ecrimisil bedelinin hesaplandığı belirtilerek bilirkişilerin ecrimisil hesaplamasına ilişkin tespit ve değerlendirilmelerine itibar edilmediği açıklanmıştır. Başvuru formunda söz konusu kabloların 2015 yılı Haziran ayında söküldüğü belirtilmiştir. Bu durumda noterlik dairesini kiralamış olan noterlerin kira bedellerini muhakkak surette banka veya PTT vasıtası ile ödemeleri zorunlu bulunmaktadır. Resmi Gazete’nin 26 Mart 1999 tarihli sayılı nüshasında yayımlanan “Yapı, Tesis ve Onarım İşleri İhalelerine Katılma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik” in 1 nci maddesi ile anılan Yönetmeliğin 9 ncu maddesi değiştirilmiş, 2 nci maddesi ile de ekleri olan Muvafakatname ve taahhütnamelerde değişiklik yapılmıştır. A)Organize Sanayi Bölgesinin (ve dolayısıyla organlarının) taraf olduğu işlemler sebebiyle bu kurumun imzasına isabet eden harç yönünden muafiyet uygulanması icabeder. Organize Sanayi Bölgelerine tanınan vergi ve harç muafiyetinin tatbikinde aşağıdaki hususlara dikkat edilmesi gerekmektedir. İlk defa bilanço usulüne göre defter tutacak olanların defter tasdikinde sicil tasdiknamesi aranılmaz. Ancak bu mükelleflerden müteakip yıllardaki defter tasdik talepleri sırasında sicil tasdiknamesi istenileceği tabiidir.